www.cikolatasepeti.com

burada var büyük boyu.
Migros'ta da küçük boyları var.
benim gördüğüm kadarıyla öyleydi en azından.

sanki rossman'da gormustum. bakmak lazim.

@blatta hiberna onu bende gördüm ama hizmet 0 mış orada. Çok şikayet var almak istemedm oradan gözümle görüp almak istiyorum

hiç vakit geçirmeden kuduz ve tetanoz aşısı yapan bir hastaneye gidin.

kendi kediniz değil mi?
kendi kedinizden ne gibi bir hastalık bulaşabilir ki?

bi hastalık olacağını sanmam. başka kediyle karşılaşan kediler böyle inanılmaz agresifleşiyor. çevresindeki herkesi tehdit olarak algılıyor o an. bizim kedi de yazlıktayken dışarıda başka kedilerle kavga edip bi de eve gelip bi posta bizi döverdi :D parçalardı her yerimizi. hele ki kavgaları esnasında ayırmaya cesaret bile edemezdik. oysa normalde tırnağını bile çıkarmaz.

kuduz vs olma ihtimali zor ama annenizin parmağı kötü durumda anladığım kadarıyla. siz bir hastaneye görünün.

valla ben böyle başlıklara 'hiçbir şey olmaz diyenlere güvenmeyin, kuduz aşısı yaptırmaya götürün.' demeye devam edeceğim.

youtube'a kuduz ya da rabies yazarsanız birkaç tane belgesel niteliğinde video var. amacım paranoyak yapmak değil kimseyi ama tedbiri almakta fayda var.

Tetanos aşısı mutlaka olsun anneniz. Ama kedinin Kuduz aşısı varsa onu olmasına gerek yok. Geçmiş olsun.

Bizim kedi de eve yabancı bir kedi gelince önce misafir kediyi sonra hızını alamayıp kendi yavrusunu ve beni dövmüştü :)

Kendi baktığınız, aşıları tam ve düzenli veterinere giden kediniz ise bir sıkıntı olmaz, korkmayın. İnternette de hastalık aramayın. Doktora gidin, içiniz rahat olsun.

Kedimizin kuduz aşısı vardı, annem kendisinin olup olmadığını hatırlamıyor.

Annem 10 sene önce falan tetanoz aşışı olmuş ama.

Yine de yeniden kuduz ve tetanoz aşısı vurulması gerekir mi?

Olsun faydası var zararı yok. Hamilelere bile tetanos aşısı yapılabiliyor ihmal etmeyin olsun aşı.

rapel doz yapilabilir.
siyam kedileri normalde cok uysaldir, sinirini bozmuslar yavrucagin, sakin kizmayin ona.

Hayır aynı değil. İzlemedim ama karakterlerin gelişimine bakmıştım. Shameless uk'de çocuklar belli sezonlarda diziden ayrılırken baba tümünde yer alıyor. Us'de ise anne babadan çok çocuklara odaklı galiba. Ayrıca merak edip uk 1. Bölümü yanılmıyorsam youtube'ta izlemiştim. Beğenmemiştim.

uk olana ben de bakıp beğenmedim pek.
birebir olması kültür farklılıklarından dolayı zor gibi geliyor, mutlaka vardır ufak da olsa farklılıklar.

us olanın hastasıyım, kesinlikle us.

Us kadar iyi degildir ondan şüphem yok zaten. sezon bitti yenisi başlayana kadar uk versiyonuna bi baksam mı diye düşündüm de.

olumsuz düşünceye direnç gösterirseniz, onu büyütürsünüz.
hayatta direnç gösterdiğiniz her şeyin büyümesi gibi.
kendinize izin verin ve bu düşüncelerin birbirine bağlana bağlana, temelde nereye ulaştığını çözmeye çalışın.

bir de meditasyon yapın.

edit:
eksiduyu.ru

ben psikolog falan değilim eğitimini de almadım (önceden söyleyeyim de socialdad olmayalım)

fakat dediğiniz şey sanırım bilişsel psikoloji alanına giriyor (türkçesinden emin değilim ama ingilizcesi cognitive psychology).

bununla ilgili şeyler okursanız belki fikir verebilir.

david burns'ün iyi hissetmek kitabını okumuştum ben yıllar yıllar önce. aklımda çok detaylı bir şey kalmamış ama sanırım dediğiniz şeye hizmet ediyor ve bir kişisel gelişim kitabı değil.

www.kitapyurdu.com

faktoringler artık çekleri bile kolay kolay kırmıyorlar, çeki yazılmamış şirketleri bile reddettiler. 25binlik çeki 20 bine kırmadılar.

senet konusunda merdiven altı dışında bir çözüm yok bildiğim kadarıyla. borçlu için de pek hayırlı olmaz zaten.

Bankaların senet karşılığı kredi kullandırması imkansız diyebilirim. Senedi illegal yöntemlerle şanslıysanız kırdırabilirsiniz. Günümüzde senet kağıt parçasından başka bir şey değil.

direk müşteriye sorsana. ucuza bozdurmayı.

garanti factoring'in sitede hesaplama aracı var ama 180 gün sonrası vade girilemiyor.

www.garantifactoring.com

buradan oranlarla oynayıp bir fikir edinilebilir tahminim. bir de şurası var

finansbul.com

not: itiraf ediyorum, tüm kullanıcılar k'lı olunca dayanamadım yazdım @kibritsuyu. işin rast gitsin. illegalstar'a da kombo breaker ödülü.

tanıdık bir factoring şirketi bulursanız veya senedi aldığınız müşterileri tanıyan bir factoring şirketi varsa, belki...

dediğim gibi, müşterilerinizle o samimiyetiniz varsa belki onların tanıdığı, senetlerine güvenecek bir factoring şirketi olup olmadığını sorabilirsiniz.

ama onun dışında benim de aklıma yasal bir çözüm gelmedi.

naçizane tavsiyem çiftleştirmeyin, kızgınlığı geçince kısırlaştırın. çiftleştirirseniz bir süre sonra buraya yavru kedi sahiplendiröe ilanı vereceksiniz.

Evet uzun vade planiniz nedir? Bir kere es bulduktan sonra ve yavruladiktan sonra kizismasi gecmeyecek. Omru boyunca yavrulattiracak misiniz hayvani? Butun yavrulara sahip bulabilecek misiniz? Eziyet hayvana da yavrularina da. Kisirlastirin tez elden sahipsiz yeterince kedi var.

robokot+1
çiftleştirseniz de, doğumundan sonraki ilk kızgınlık döneminde yeniden kızışacak.
yavrular için iyi bir yer bulacağınızdan emin olsanız bile, şimdi ortalıkta olan kedilerin potansiyel yuvaları eksilecek.

bilmediğimden soruyorum bir defa doğum yapmış kedi kısırlaştırılamıyor mu?

@bruceandwayne:

kısırlaştırılabiliyor.

"bir kere anneliği/babalığı tatsın, sonra kısırlaştırırız" deniyor bazen.
ama maalesef kedilerde annelik sadece 2 ay sürüyor, sonra unutuyor, bırakıp gidiyor.
babalık da zaten yok.

çiftleşmiş kediler kısırlaştıktan sonra bazen içgüdüsel olarak yine hafif kızgınlık dönemleri geçirebiliyorlar.

Kısırlaştırmayı nasıl bu kadar normal görebiliyorsunuz? Hayvan için en önemli fonksiyonlarından birini elinden almış oluyorsunuz neden anne olamasın neden canlılık özelliğini kaybetsin hayatının önemli bir parçası olan üreme aşaması neden başkaları tarafından elinden alınsın

@ adam

siz bunu ciddi ciddi mi söylüyorsunuz ? hayvanlarda bizim gibi bu duygulsr sürekli gelişmiş değil. büyüyünce annesiyle çiftleşmeye çalışıyor erkek kediler ya da tam tersi anne doğurduğu yavru erkek ile. yani onlarda annelik duygusu 2 aynkadar sürüyor. iftleşmese yavrusu olmasa da diğer kedilere bakıp ah benim neden yavrum yok da demiyor. ayrıca siz bu kadsr dığal düşünüyorsunuz da peki neden evde kedi besliyorsunuz ? doğal ortamları ev değil kedi de beslemeyin o zaman.

@adam, ona bakarsan kediler ozunde ev hayvani degil. dogal hayatlarinda belki bir iki kere dogum yapacak kadar yasayip sokakta 3-4. yaslarini goremeden olecekler. Sen ona evde cok uzun yasayacagi bir ortam saglayip defalarca cocuk yaptirarak yine dogasini zorlamis oluyorsun. Onumuzdeki 15 sene icinde onlarca yavru kediyi sahiplendirebilecek misin? Sokaga atmayacaksin herhalde? Ve senin evde dogurttugun onlarca kediyi sahiplenecek kisiler sokakta dogmus bir kedi yerine senin keyfi uretilmis hayvanlarindan aldiklari icin sokakta mecburiyetten dogmus kediler sahipsiz kalacak / olecek?

Malum parti zihniyetiyle cevaplar verilmiş. O zaman sen neden evde kedi besliyorsun diye bir cevap sorumun cevabı değil maalesef. Anneliğinin uzun ya da kısa sürmesi de aynı şekilde. Kedinin doğurması zaten doğal olan yol. Asıl onu dogurtturmamaya çalışmak doğaya aykırı yoldur. Yavruların bakımı benim sorumluluğunda olan bir şeydir onu da sorumda belirtmediğim gibi ayrıca sorumluluğumu hatırlattığınız için teşekkür ederim

Tamam gerceklerin farkindaysan sorun yok. Ozetleyeyim, kediye es bulacaksiniz, ciftlesecek, 5-10 tane yavru doguracak, 2 ay sonra bunlara ev bulmaniz gerekecek. Bu evler sokaktan alacaklari kedi yerine seninkini alacak. Aradan bir kac ay gececek, yine kizisacak kedin. Yine es bulacaksin. Yine 5-10 yavru yapacak. Yine bunlara ev bulacaksin. Yine sokaktakiler olecek ama seninkinin annelik ic gudusu sey olacak. Bir kac ay sonra yine kizisacak. Yine es bulacaksin. Bu boyle gidecek. Bunun farkindaysan ve planin tam olarak buysa sorunu cevaplayabilirim: facebookta kedi gruplarina 3-5 tane en populerine ilan verirsen bir iki haftada muhakkak es bulursun.

normal.
benim kedilerimden birine yakalık taktığımızda, diğerleri korkmuşlardı.
bu da onun gibi.
yarısı tıraşlı, görünümünde bir değişiklik var.
bunlardan dolayı olur.
1-2 güne alışır.

ameliyatlı olduğu için biraz korumanız lazım, ama onun dışında korkulacak bir şey yok.
bırakın karşılıklı hırlasınlar biraz.
sonra kendi düzenlerine dönerler.

Diğerini de hemen kısırlaştırtın, tek beden değil ki bir hafta ara verilsin operasyonlara? Diğerini de diğer odaya koyun. Başka kimse varsa o da onunla ilgilensin. Anca böyle çözülür. Ya da tıslamaları hiç kâle almayacaksınız.

Teşekkür ederim cevabınız için. Ayrı odalarda tutacağım gibi gözüküyor bir süre. Ötekisi için de randevu aldım bakalım.

bu arada bence de özel bir nedeni yoksa, hemen diğerini de yaptırın beklemeden.
ikisi de aynı dönemi birlikte geçirir ve atlatır hiç değilse.

kardeşinin üzerindeki ilaç kokusunu yadırgamiş olabilir. Başka kedi gibi koktuğu için. batican kokusu keskin ve uzun süre çıkmıyor malum.

benim 3 kedi var.
geçen haftalarda birini ameliyat ettirdim. döndüğü gibi gül gibi geçinen kediler birbirine saldırmaya başladı. şimdilik duruldu gibiler, bir süre ayrı odalarda tuttum. ayrı oldukları süre boyunca susmadı biri ciyak ciyak, gece uyku girmedi gözüme.

Anlamadım ben de ayrı odalardalar. Dışardakı miyavlıyıp duruyor. İçeri alıyorum bı seferde ameliyatlı kızıma saldırıyor. Tekrar iyi geçinirler umarım :(

Geçinirler merak etmeyin ilaç kokusunu yadırgamıştır diğeri. Geçmişler olsun

Çok tesekkür ederim. Yarın hemen ötekini de yaptırıyorum. Sersemliyince saldıramayacak. Hem ikisi bir arada çıkmış olur.
Uyumuyorum gözlerim hep üstlerinde. Dikişli yerine saldırır diye. Dışarı koyuyorum miyavlamayı geçtim, artık elini kolunu kapı altından sokuyor. Beş kiloluk şey utanmasa dürüm olup süzülecek kapı altından.

Kendimden beklemeyecegim/beklenmeyecek bir sey yapiyorum. Onu tikanan suyun bir baska yol bulmasi gibi bir anda bambaska secenekler hasil oluyor. (hasil olmak sozunu kullandigima gore bu gece kafami yastigima huzurlu bir sekilde koyabilirim.)

Ben cok ufacik seylerle mutlu olabilen ve kendini mutlu edebilen bi insanim (kedi severek, kedi seven birisini gorunce, sevdigim dizinin yeni bolumu var diye, sevdigim youtuber video yayinladi diye, sevdigim yemek var diye, annemle sinemaya gidiyoruz diye vs. Vs.) hayatin hep cok guzel oldugunu, bunun da gececigini soyluyorum kendime ve geciyor da.

bedensel bir şey yapıyorum. yürüyüş ya da spor ya da en basitinden bulaşık yıkamak, ev temizliği vs.

çalıştığım ortamın temizliği, düzenlenmei misal.

bir de çok kritik anlarda duruyorum. kendime sorunla orantılı olarak bir süre veriyorum. misal 1 gün ölü modunda kalıyorum. çünkü kalmanın, durmanın da yararlı olduğuna, sakinleşmeye ihtiyacım olduğuna inanıyorum. diyorum ki; 'yenildiysen yenildin. bunu kabul et ve şimdi nasıl buradan ilerleyeceğini hesap et' bu biraz kabullenme ve sakince devam etme metodu ve çok etkili. önünü iyi görmeni sağlıyor.

sonra ertesi gün ya da kendimi hazır hissettiğimde, daha güçlü olarak devam ediyorum. kendini ve hatalarını analiz etmek için zaman ayırman gerekiyor.

hiç bir şey yapamıyorum. zaten dibi gördüğünden daha kötüsü olamaz deyip salıyorsun.

Allah'a dua ediyorum.

hayatımda hiç "buraya kadarmış" demedim, ama çok çıkmazlarda hissettiğimde yaptığım şey durmak.
duruyorum.

ya fiziksel bir aktiviteye yöneliyorum ya da akmayan konuyla ilgili hiçbir şey yapmıyorum.
hayatın akışına izin vermeye çalışıyorum bir anlamda.

Ben bir sey yapmiyorum, hep baska bir sey oluyor.

Kör istedi bir goz, allah verdi 2 göz oluyor bende genelde. (Tahtaya vurdum su an)

Diger turlu gidiyorum. Herhangi bir yere gidiyorum. Yola cikiyorum. Kafami toplayip geliyorum sonra.

2 günlüğüne de olsa şehir dışına çıkıyorum, bir de oradan bakıyorum. Yol da iyi geliyor

patentle işin yok. marka ile işin var.

@alperz:
bahsettiğim şirketler isim hakkı, patent, marka vb. hepsiyle ilgileniyor.
uluslar arası olduğu için emin olamadım.

www.tpe.gov.tr

1-hayır, hiç zannetmiyorum. sadece domain onların olmuş.
2-internet üzerinden sorgulanıyor olabilmesi lazım.
3-4 bilmiyorum

benim bildiğim her ülkede ayrıca isim hakkı alınıyor. şirketiniz uluslararası olmayacaksa türkiye'de ismi tescil ettirebilirsiniz.

fiyatlarını şu anda çok bilemiyorum, ama Levent'te ada veteriner aklınızda olsun.
en azından ciddi sorunlar olduğunda götürebileceğiniz bir klinik.

Beşiktaş yuvam veteriner kliniği

değişim ve dönüşüm hayatın mutlak birer parçası.

ne şekilde, nasıl olacağının aslında bir önemi yok.
önemli olan değişecek olması.

sadece ülke açısından değil; kişiler, ilişkiler, hayatlar, her şey için geçerli.

devranın dönüp dönmeyeceği artık insanların umrunda değil, okumuş kesim karşılarına çıkan ilk fırsatta başka bir ülkeye beyin göçü gerçekleştirecek. bu ülke hakkında benim umudum yok, devran değişir ama kafa değişmez. islamiyet amaç değil araç olduğu sürece bu topraklarda huzur mümkün değil.

eğer ona şöyle yapacağız, buna böyle yapacağız diye gördüklerini akp seçmeni de görüyorsa dönmez.

Yani dini ilahi bir devran donme durumu degilse inandiklari, devran dondugu herkesin kendi asıl degeri kadar deger gorecegi bir normallesme surecinde biz batariz.

Farzet ki cok cok abuk bir sey oldu ve dunya uzerindeki tum ulkelerin elinden butun silahlari ayni anda alindi.

Ne olur? Herkesin birbirinin kafasina silah dogrultarak is yaptirdigi uluslararasi iliskilerde buyuk bir guc kaymasi olur. Ulkelerin gucleri ordularinin kuvvetiyle degil gecici olarak da olsa "deger uretebilme" becerileri ile orantili olur.

Bir ulke insanlari bir araya gelip ne kadar "deger" uretebiliyor? Kendi icinde anlasabilen, homojen, bilime ilime teknolojiye hakim bir topluluk mu daha degerli olur yoksa hayattaki tek becerisi hatim indirmek olmus oylesine komplo teorilerine inanarak buyumus bir nufus mu?

Turkiye bugun biraz hurmet goruyorsa jeopolitik pozisyonu ve silahli kuvvetleri sebebiyle goruyor. Aslinda urettigimiz deger medeni ulkelere gore cok cok kisitli. Butun girisimciligimiz 2-3 istisna haric kasaba kurnazliginin otesine gecemiyor. Egitimimiz yok. Bagnaziz. Kritik dusunme becerimiz yok. Oyle egitilmemisiz. Ogretmenlerimizin de yoktu. Su an egitilen ogretmenlerimizin de yok, onlarin ogretmenlerinin de yoktu. Yapisal / kulturel bir sorun bu.

O yuzden evet, her ulke kendini savunma ve saldirma kuvveti sebebiyle degil deger uretme becerisine gore degerlendirilecegi bir dunyaya yelken acilacak olsa biz su ankinden daha kotu durumda oluruz.

Hayır.

Devran dönecek geyikleri hiçbir zaman bitmez. Devran değişmez esasen, değiştiğini sanırsın.

Olabilecek en büyük değişiklik aynısının lacivertinin gelmesi... umudum sıfır

Bazı guruplar öyle hatalar yaptı öyle antipati yarattılar ki seçime girdiklerinde tek işlevleri karşılarındaki gurubun oyunu yükseltmek oldu ve olmaya da devam edecek görünüyor. Yani hayır değişmeyecek.

Bunun dışında tarafsız ve dışarıdan bakarsak devran zaten dönmüş durumda. Bugüne kadar periyordik olarak darbelerle zar zor ayakta kalabilen natocu elitist bürokrasi halk tarafından defalarca denendikten sonra nihayet sepetlendi. An itibariyle FETÖ'cü subaylardan sonra NATO'cu subayların temizlenmesine çalışılacak diye tahmin ediyorum.

Defalarca nasıl denendi? Menderes, Demirel, Ecevit, Özal bunların hepsi aynı amaca hizmetle elitist silahlı diktayı kırma umuduyla halk tarafından getirilmişti. Bir kısmı seçildikten sonra sisteme entegre oldular olmayanlar da aynen abd başkanı J.F.K. gibi öldürüldüler.

Kenan Evren'in cumgenerali olduğu amerikan başkanının "bizim çocuklar yaptı" dediği bir önceki darbeden sonra halk sonunda sistemin dışından ölmeyi de göze almış birini getirmeyi başardı ve ülkeyi bölmeyi başarmasına ramak kalmış olan NATO cenderesinden çıkıldı. Bu tehtidin bu kadar yakın ve gerçek olduğu ancak 15 Temmuz sonrasında anlaşılabildi. D.Trump "11 CIA ajanı darbeye yardım etti" diyerek amerikanın bizi sırtımızdan bir kez daha bıçakladığını alenen itiraf etti.

Ülkenin başından abd ve onun kökten dincilerini atan bu gurubun ülkeyi büyük ortadoğu projesinin mönüsündeki yemek olmaktan çıkartıp konuk listesine dahil etmeyi başardığını reddetmiyorum. 15 Temmuzda sokakta neredeyse bir tek bunların olduğunu da reddetmiyorum. Ama doğru dış politikaya gelmeleri 15 yıl aldı ve içimin yağını 40 kez eritmeyi başardılar. İzlerken ömrümden ömür gitti.

Devranın döndüğü kaç olay gerçekleşti şimdiye kadar? Garibanın, ezilenin, fakir fukaranın gerçekten mutlu olduğu, eve huzur içinde gittiğini ne zaman vuku bulmuş?
Gün gelecek devran dönecek basit bir yalandan ibaret

Bu dünya sultan suleyman'a bile kalmadı, tabiki dönecek.

devranın ne şekilde döneceği, ne olacağı bilinemez tabii.
ya da bunu bizim görüp göremeyeceğimiz.

ama her zaman için "umutsuz durum yoktur, umutsuz insanlar vardır" sözünü unutmamak lazım bence.

Gezi zamanı polisle dürüm yiyip, akşamında o polis kendisine saldırınca "ağbi bize niye vuruyonuz biz terörist miyiz gidip onlara vurun" diye ağlayan, "haklıyken haksız duruma düşmeme"cilerle doluyken ortalık, devran mevran dönmez.

veterinere bir sorun.
ilk defa duydum.

Cok fazla usume olabiliyor anesteziden sonra. Bizim kedi kalorifer ustune cikma aliskanligi yoktu (elimizle koysak inerdi hemen), ameliyattan sonra 3-4 gun kalorifer tepesinden inmedi.

Benim kedim de doğumu sezeryanla yaptı ve kısırlaştırılması yapıldı sonraki gün yavruları emerken uykuya dalınca titremeye başlıyordu. 3-4 kez oldu. Tekrar veterinere gittik. Bazı testler yaptı ama normaldı herşey. 48 saat içinde serumlar dışında çok çok az yemek yemişti o nedenle tansiyon düşmesi gibi bişey olabilir dediler, çünkü oraya götürdüğümde herşey normaldi gece boyunca kaldı ve tekrar etmemiş durum. yemek vermeye çalışın ve dinlensin geçer muhtemelen

var

düşük de olsa var.

çiğ beslenme tamamen ayrı bir olay.
normalde çiğ beslemiyorsanız, çiğ vermeseniz daha iyi.
ama hayati bir durum da yok.
yani normalde iç parazit hapını düzenli veriyorsanız, geçerse de atar.

bir doktor arkadaşım paylaşmıştı
türkiye'deki balıkların yarıya yakını parazitli. bu parazitler balığın içi 60 dereceye ulaştığında ölüyor

Bulaşır. Balıkların içinden kurtlar çıkıyordu bir ara. Parazitoloji tekrar denk gelirsen getir bakalım demişti ama sonra o kurtlu balıkları göremedim. Kıl kurdu tipli minik parazitler bulaşır yani basitçe söyleyeyim.

1. değiller, ama sahiplermiş gibi yapıyorlar.
2. var. ödemediğiniz üçüncü aydır, kart işleme girecektir, otomatik çeker falan anlarım da (ki yine de hakkı yok bence), bir ay gecikmeye giren karta bunu yapmak saçmalık.
3. tutmamalı.

iki ayrı bankada başıma geldi. maaşımdan cekip ödediler.
üstelik birinde yatırım hesabim vardı. yatırımdan bozup ödemişler. sonradan farkettim.

üstelik odemeyecegimden değil, bir gu n gecikmeli ama borcun tamamını yatıracağım halde...ustune ben de ödeme yapınca mükerrer ödemeler oldu kaç kere.
yapıyorlar yani.

1. evet sahipler, bildiğim bütün bankalarda bu böyle. onaylayıp imzaladığınız bankacılık hizmet sözleşmesinde gecikmedeki borcunuzu vadesiz hesaplarınızdan tahsil edebilirler. adının maaş hesabı olması bir şeyi değiştirmez. ek olarak zamanında böyle bir tanımlama yapmışsanız otomatik olarak da çekebilir sistemleri.

borcunuzu bir dönem geciktirmişsiniz, asgarisini dahil, e doğal olarak adam gelen paraya el koyacak.

olursa kazara olmalı. riskli olursa daha heyecanlı.

erkeğin baba olması için 34-35 yaş en iyisi bence.
hatta bazısının 40'a kadar falan beklemesi bile mantıklı.
sonuçta babalık biyolojik anlamda annelik gibi bir şey değil.
1-2 yıl hiçbir şey kaybettirmez, tam tersine kazandırır erkeğe.

bence 3 yıl çok uzun.
ama evliliğin ikinci yılında olabilir.

ben de ilk yılı karı-koca geçirmenin daha iyi/sağlıklı/doğru olduğunu düşünüyorum.

çiftlerin yaşına bağlı,
özellikle kadının ama burada sizin yaş sıkıntılı.

evlenir evlenmez yapın.

İlişkisi evliliğe doğru giden yalnızca çok az kişi evleniyor. O evliliğe giden kısım biraz evcilik oyunundan ibaret :) haddime değil belki ama, bu soru için daha çok erken. Zamanla göreceksiniz.

İmza: türk kadınlarından bıkıp, sonunda moskovaya yerleşen kamil.

hiç bir zaman

Olmalı-olmamalı tadında bir şey söyleyemeyeceğim ama ben de kız arkadaşın gibi düşünüyorum. Öncesinde sevgili ile birlikte yaşanıyorsa daha erkene alınabilir ama onun dışında evlilikte baş başa bir miktar geçirmek evliliğin tadına varmak için ya da iki taraf insan gibi anlaşabiliyor mu yoksa bu evlilik bitmeye yazgılı mı onu tespit etmek için gerekli gibi geliyor bana. 1 sene, 1 buçuk sene bir şeyleri oturtmak için kısa bir zaman, çocuk yapmak da gerçekten çok önemli bir karar, dolayısıyla ben 2-3 sene geçsin taraftarıyım.
Bu arada ikinizin de yaşı çok genç. Erkek için 34 daha olgunlaşmanın yeni yeni tamamlanmaya başladığı bir yaş, o yüzden hiç geç değil baba olmak için. Bence erkek için 35+ daha uygun hatta.

Zaten beraberseniz bir suredir, evliligin tadi iliskiden nasil farkli olacak ki:/
Yani bence biraz dogru dusunuyorsun, 1,5-2 sene diyin, tam olsun3 seneyi gec buldum ben de.

Her ilişkinin dinamiği farklıdır ama ben de mümkün mertebe geç çocuk sahibi olunması gerektiğinden yanayım. Hayatınızı yaşayın ve olabildiğince geç anne-baba olun çünkü bu işin geri dönüşü olmayacak.

Kaldı ki 34-35 yaş gayet normal, neden geç olsun?

29 yaşındayım, yeni evlendim. En az 2-3 sene çocuk istemiyorum ben de:( Aslında genel anlamda çocuk istemiyorum. Öyle bir içgüdüm yok.

Bu arada 34 erkek için geç değil.

Daha genç olsaydım birkaç yıl kendimizi tanımayı isterdim ama şu anki yaşımda evlensem ertesi gün çocuğu yaparım.

Bence kız arkadaşınızın fikri daha mantıklı. çocuk olmadan önce 2-3 yıl gezip dolaşıp keyfini çıkarmak lazım. çocuk olunca hayat tamamen ona endeksleniyor. en basitinden ilk zamanlarda sabaha kadar uyutmuyor, işe kan çanağı gözlerle gidiyorsun. bu en basiti. daha neleri var neleri. kısacası çocuk büyük sorumluluk ve aslında yaştan ziyade bu çocuğu yetiştirmeye, bakmaya hazır mısın değil misin, bu sorumluluğu almaya hazır mısın bunu insanın düşünmesi lazım.

eğer yaş konusundan bakarsak kadının yaşı daha önemli tabii ki. 34 yaş geç değil normal bile sayılır. benim babam ben doğduğumda 34-35 yaşındaydı. erkek 40 yaşında bile baba olabilir yani.

ama dediğim gibi yaştan ziyade esasen iki tarafın da bu sorumluluğu almaya hazır olduğu zaman en uygun zamandır.

Arkadaşlar şu nokta da önemli. Ben çocuğumla aramda çok yaş farkı olmasını istemiyorum sorun bu. Yoksa tabi ki bazı insanların geç baba olması gerek. Ben mesela 22 yaşında baba olmak istemezdim o olgunluğa sahip değildim. Ama 35 ve sonrası da geç olacak. çocuk 20 yaşına gelince ben 55 olucam :/

20-55 arasındaki yaş farkı eskiden büyüktü, çünkü millet 60 yaşında ölüyordu. Şimdi azıcık kendine bakarsan 80 yaşına kadar kafan sapasağlam kaliyor. Sen 80 yaşına gelene kadar insan ömrü olur 90 zaten.

Ben de evliyim 3 yıldır, yaşım 31. Hiçbir zaman çocuk düşünmüyorum.

32 kadın. evliyim. cevabım hiçbir zaman.
bu zamanda bu ülkeye çocuk mu yapılır.
neyse bari ille yapacaksanız hayatınızı yaşayın biraz, kaçmıyor çocuk. kadın tarafı haklı.

e 1 sene sonra olsun diyorsan hemen hamile kalacak? 9 ay sürüyor zaten hali hazırda yapımı :( kadın yaşı olarak 32den önce olmasa daha iyi gibi geliyor bana.

hesabı diğer tarafa göre yapmak daha mantıklı. şöyle ki,

siz ailenizin desteğine ihtiyaç duymamaya ne zaman başladınız? yani ne zaman tam olarak kendi ayaklarınız üzerinde durdunuz? bu yaşa X diyelim.

anne/baba olmak istediğiniz yaşa da Y diyelim.

Kaba bir hesapla sizin çocuğunuz da size (X+Y) yaşına kadar ihtiyaç duyacak. O yaşa kadar çocuğunuza destek olmayı kabul ederek hesap yapın derim.

Bu "Hayatınızı yaşayın, 2 ila 3 yıl sonra yapın" diyenlerin büyük çoğunluğu 2 yıl sonra çocuk yapmak istemeyecek haberin olsun, kadınlar artık eskisi gibi değil, çoğu çocuk gibi bir şeyin sorumluluğunu almak istemiyor, bir süre sonra tahammülsüz bir hale geliyor çocuklar konusunda, 1 tane sevimli bebek görüyorlar tamam ama ondan daha fazla yaramaz ve ebeveynlerine işkence yapan çocukları gördükçe çocuk fikrinden uzaklaşıyorlar, ha bir de klişe "bu lanet ülke ve dünya üzerine çocuk mu yapılır" olayı var, o başka bir şey, "dünya ne zaman harika bir yer oldu ki?" diye sormak lazım kendilerine, dünya içinde tek hakim olgu "kaos"tur, biz kaos içinde doğduk büyüdük, onlar doğacak olursa farklı bir biçimi ve derecesinde var olacaklar sadece.

Orta yolu bularak hareket etmelisiniz, ama bu konularda illa taraflardan biri gönülsüz oluyor.

çocuk erkeğin hayatında çok bir şey değiştirmiyor para vs düşünmezsen. ama kadının hayatını bitiriyor. kız arkadaşınızın fikri daha önemli .

23 /kadın 30 dan önce kesinlikle çocuk yapmam gibi geliyor.

doğrusu, birlikte yaşamak istediğinizde birlikte yaşamaya başlamanız, çocuk sahibi olmak istediğinizde de çocuk sahibi olmanızdır.

tamamen iki kişinin şahsi tercihlerine bağlı ve keyfi bir şeyi böyle yaşa bağlayıp standartlaştırmaya çalışırsanız mutsuz evliliklere ve ayakbağı gibi görülerek yetiştirildiğinden ilgi budalası olmuş mutsuz çocuklara sebep olursunuz.

bu ülkede çocuk yapmak?

20 aylık evliyim 29 yaşındayım eşim 10 aydır çalışmıyor çocuk yapmak için tüm şartlar uygun ama bu ülkede çocuk yapmak çocuğa yapılmış bir terbiyesizlik gibi geliyor bana.

kendim yaşamaktan zevk almadığım bir ülkede bir başka canlının keyif alabileceğini düşünmek biraz ahmaklık gibi.

İyi de abi 30 sene önce de bu ülke yaşanılabilecek harika bir ülke değildi hiçbir zamanda olmayacak. Siz neden evleniyorsunuz ? Mutlu olmak için. Çocukta bir mutluluktur. Eğer bu ülkede yaşıyorsanız ve evleniyorsanız bir mutluluk peşindesiniz demektir. Evleniyorsanız da çocuk yapmak gayet normal. benim fikrim bu.

28 yasındayım. Eşimle evleneli 1 yıl oldu. Geçen burada duyurmuştum. Eşim şu an hamile 2 aylık :)

Çocuk 20 yaşındayken sizin 51 ya da 54 yaşında olmanız çok bir şey fark ettirmeyecek ama 27-30 yaşında yeni evliyken gezmenin, dolaşmanın, eğlenmenin tadını çıkarmamak bence eşinizi daha çok üzebilir.

4 sene sonra normal

En az 2 sene sonra bence. Evlilik içinde de birbirinizi iyice tanıyın.

Tarafların önceki yaşantılarına bağlı olarak değişir. Özgürlükle ve birbirleriyle ilgili yeterince doyuma ulaşmışlarsa hemen olabilir. Ulaşmamışlarsa ulaşana kadar 2-3, hatta 5 yıl sonra falan bile olabilir. Gerçi bana kalırsa bu ülkedeki çoğu insan hiçbir zaman çocuk yapmamalı.

Cocugu sonraya ertelemeden evvel, smear testi vs. yumurtalik rezervi ve spermiyogram testine baktirdiktan sonra beklemenizi tavsiye ederim. Bir doktor arkadasim 27 yasinda menapoza girmek uzere oldugunu tesadufen ogrendi ve esinin de azosperm oldugunu fark ettiler. Su an bebekleri oldu fakat bu sureci yasayinca pismanlik duyulabiliyor, keske beklemeseydik vs. gibi. Testlerden sonra karari vermek de iciniz rahat bir sekilde size kalir yine.

yaşlar erken değil, geç de değil. annenin istemesi daha önemli.

var.

ucuz makyaj malzemesi kokusu diye bir şey olduğu gibi, görüntüsü de var.
görüntüden anlaşılıyor.

kesinlikle var

görüntüsü olmasa da kokusunu ayırt edebiliyorum sanırım.

Yoğun şeker içeren kokular bana hep ucuz kadın kokusu gibi geliyor

ucuz kadınlar hep kötü kokar.

parfümü rahatsız ediciyse, bence var.

var evet. kendi arkadaşlarımda alıyorum bazen, başıma ağrı giriyor. o kalıp kalıp olmuş fondöten görüntüsünden falan bahsetmeyeceğim hiç.

mesela ben fakir olduğum için ucuz alacağıma hiç parfüm kullanmıyorum. daha mantıklı :)

Sahte parfüm kokusu diye bir şey var. Yoğun, alkol gibi, sentetik kokar.

Sahte ve şekerli parfüm kokusu o. En nefret ettiğim şey. Annemin başına direkt ağrılar girer mesela. Jonestown'un dediği gibi alacak paran yoksa hiç kullanma daha iyi. Her gün duş al, kendine bak temiz sabun/şampuan kokarsın en azından.

Makyaj kokusunu bilemiyorum.

bir tabağa koyup verirseniz ve çok yerse zararı olur.
ama bir tane alıp verirseniz, o da yerse, bir şey olmaz.

yine de acılı olması kötü ama.

Niye kedinize kuru fasulye veriyorsunuz arkadasim ya? Insan bunyesi bile baklagili sindirmekte zorlaniyor gidip bunu 100% etcil bir hayvana ne diye veriyorsunuz.

Kedi et yer, hem de en canli kanlisini bile yer, etin her turlusunu yer. Bakamiyorsaniz sokaga salin eminim o hayvan kendine sizin ona baktiginizdan daha iyi bakar.

ateyist +1

kılçıksız balık verin, et verin. acılı kuru fasulye verilmez. acı yemez kedi.

et yoksa yumurta, peynir ya da sütü suyla karıştırıp filan verin.
kuru fasulye nedir gerçekten deli misiniz?

yer.

@ateyist_ sorumsuz, "amaan kedi işte, ne yerse yesin." diye düşünen bir insan olsaydım duyuruda bu soruyu sormazdım. ben mama aramaya gittiğimde arkadaşım yiyor mu diye merak edip bir tatlı kaşığı kadar kuru fasulye verdiği için endişelendim ve ben de kızdım zaten kendisine. anlamadan dinlemeden nasıl bu kadar tepki gösterebiliyorsunuz cidden anlamıyorum. her zaman kuru mamayla besliyorum, ilk defa mama tedarik edemedim ve şu an müşkül durumdayım.

çok enteresan. "kuru fasulye zararlıysa kedime ne verebilirim? diye soruyorsunuz. tepki gelince de "arkadaşımı verirken gördüm ben de kızdım ona" diyorsunuz.

bir de yani bir insanın bu konuda mantık kurabilmesi lazım. neden - sonuç ilişkisi kurabilmesi lazım. kuramıyorsa buradaki tepkilere tepki vermemesi lazım. garip gerçekten.

@dedimmidemedimmi bir an yiyebilir mi diye ben de düşünmedim değil, inkar etmiyorum zaten ama sormadan, araştırmadan vermesine kızdım. yumurta verebileceğimi öğrendim. yine de teşekkürler.

edit: bilgisiz veya mantıksız bir insan olabilirim ama kesinlikle sorumsuz, düşüncesiz değilim.

arkadaş, kuru fasulye verdi diye ne gömmüşsünüz yani bence abartı bu kadarı da. Çok vermeyin baklagil zordur eyvallah da biz kedimizi yıllardır mercimekle yeşil fasulyeyle, ciğerle taşlıkla besliyoruz kaliteli kuru mamanın yanında, taş gibi hayvan, 11 senedir aşı dışında veterinere gitmişliği yok.

Biraz sakin olmakta, insanları hemen harcamamakta fayda var.

Kısaca, kuru fasulye ağır gelebilir ama bir kaşıktan iki kaşıktan bir şey olmaz. Taze sebze yemekleri, mercimek falan yiyorsa verin bir öğün mamanın yanında. Evet çok canavarım, sokağa bıraksak kedilerimizi daha iyi, he.

kaç tane veterinerle görüştüysem kuru maması dışında bir şey vermeyin dediler. Kaliteli kuru mama alın

yaklaştım.
kendi kendinizi anladığınız sürece, başkalarının ne düşündüğünün, ne anladığının ya da anlamadığının önemi yok.
bunu anlayınca karanlık taraftan da uzaklaşıyorsunuz.

Bir donem icin evet ancak kim oldugumu ve kim olmak istedigime dair uzun uzun dusundum. Benliginden uzaklasmak hicbir seyi daha iyi ya da daha yasanabilir kilmayacak; bu nedenle akisina birakmak en guzeli. Boyle anlarda, cocukken bulutlarin gecisini yere yatarak izledigim ve gelecek hayalleri kurdugum anlari hatirlarim. Cocukluktaki umut ve hayal gucu yetiskinken bize enerji verecek kadar guclu.

@füt,

yok hayır. o evre zaten artık geçti ve derinleşti.
sadece artık etrafındaki insanlara iyi yaklaşmamaya, onlarla olan güzel anıları silmeye ve yani nasıl anlatayım kötülük yapmaktan çekinmemeye dair bir şey.

kelimelerle doğru anlatamadım aslında ama

gel bizim tarafa, kurabiye var. geçiş bir süreç, bazı durumlarda kaçınılmaz.

i3.kym-cdn.com

muhteşem arkadaşar. kendi kelimelerimle anlatamadığım satırları oğuz atay anlatmış.

www.goodreads.com

gidip tehlikeli oyunları okuyacağım

Denk geldigine "burada aradigin nedir?" Diye soruyor musun?

Avrupada herkes herkese soruyor mesela. Ona gore insanlar birbirine yol veriyor ya da devam ediyor.

Imkansiz degil kesinlikle.

herkes insan.
aracı olarak hangi app'i/programı/siteyi kullandığın önemli değil.
iki insan arasında yaşanabilecek her şey, her platform aracılığıyla yaşanabilir.

edit:
meister'a katılıyorum.
yani mümkün, ama beklenmedik bir durum olur.
özellikle orada aramak saçma tabii.

Var da burada bulman zor.

Neden tinder'da arıyorsun ki? Düzgün adamı başka mecrada ara bence. Daha az .msalağın olduğu bir mecrada.

ben varım. :) ama çok nadir eşleşme oluyor pek kimseyle görüşmedim.

İngiltere'de kullanmıştım, valla hiç hemen buluşup sevişmedik orada da. Çok uzun muhabbet ettiğim de oldu falan.

Bir kız cinsiyetinden arkadaşım orada Tinder'dan sevgili buldu. Halen beraberler, kız orada yaşıyor. Türkiye'de de bir arkadaşım (erkek) yine tinderdan tanıştığı kişiyle sevgili. Oluyor yani.

tuftuf arayan insanları düzgün olmamakla itham edemeyiz, her koyun kendi bacağıyla sevişir. öte yandan tinder'da karşı cins kovalayan birinin tuftuftan başka amacı olduğunu sanmıyorum. düşünmüyorum. bana manasız geliyor. ben kimseyle eşleşemeyince sildim mesela. eşleşseydim sevişirdim. sevişmiyorsam ne işim var tinder'da.

Rodriguez2'ya kefilim bu arada. Gayet efendi adamdır. :D Zirvede birilerine salça olmaya çalışmayan iki üç adamdan biriydi. Geldi, birasını içti, muhabbetini yaptı gitti. Helal olsun sana kıymeti bilinmeyen efendi adam.

Bir arkadaşım Tinder'dan tanıştığı biriyle bir senedir çıkıyor. Bayağı ciddiler, bu yaza evlenirler muhtemelen.
Çok iyi, efendi arkadaşlarımın tinder kullandığını biliyorum. Bence şansa bağlı biraz.
Yurtdışında da Türkiye'de de ONS isteyen adamlar açıkça söylüyor zaten. Siz ilişki yaşamak istiyorum, önce karşımdaki insanı tanımak istiyorum diye düşünüyorsanız bir tanıma evresi olur elbette. Heryerde tanıştığın adamla/kadınla önce bir muhabbet ediyorsun zaten. Tinder'dan birileriyle tanışmış olmanın kötü bir tarafı yok. Buluşur tanışırsınız en olmadı arkadaş olarak kalırsınız.

var- idi ben vardım artık yokum. bu işler şans işi kullanan herkes denyo diye birşey yok.

Ben 2-3 kızla buluştum, hepsi de çok tatlı erkeklerle de karşılaştıklarını söylediler. Ben de buluştuklarımla sevişmedim yani direkt. Sen iyi seçemiyor olabilirsin, ya da profil fotoğraflarınla alakalı olabilir bilmiyorum. Tinder baya enteresan bi mecra

Tinderda herkesi begenince sizi begenenlerle eslestirmiyor mu? Boyle bi algoritma var mi?

"Düzgün" imajı yapıp hatun düşürmeye kasacak peygamber sabırlı Meriç bolca bulursun. Yanlış uygulamayı kullanıyorsun amacın buysa.

bir arkadasim tinderdan yaptigi sevgilisiyle 1 yili askin beraber. evlilige yuruyor.

www.unilad.co.uk

yok.olmayacak.romantik hayaller kurup sinirlerinizi daha çok bozmayın.

www.facebook.com

şurayı takip edin.
adore gibi sadece kargo ücreti karşılığında kedi evi gönderiyorlar.
yeni sipariş alacaklarmış yakında sanırım.

ya da adore'ye bakın.
strafor değil, ama kargo ücreti karşılığında kedi evi gönderiyor.

Eczanelerde strafor ilaç kutuları bulunabilir yada yakın çevrede varsa ecza depoları. Birkaç eczaneye sorun, kedileri seven birine denk gelirseniz yardımcı olur mutlaka.

yapı marketlerde uygun oluyor. geçen hafta sert mavi renklisinin tanesini 5 tl ye aldım. beyaz olanlar 2- 3 tl idi. bir kutu içinde 10 tane vardı ve 25 liraya da vardı.

4 liraya aldım ben hem de 1 metrekare den büyüktü ya 2 m isi ya da biraz daha fazla, şehir ankara.

ben karton kutu topluyorum, migrostan metrodan falan. iki tanesini ic ice yerlestirip cop posetiyle yalitikini yapiyorum. straforu parcaliyo keratalar!

çok abartılıyor.

güzel ama anneanne saçı yakışmıyor. uzun saçlıyken güzel. normal güzel ama.

edit: eşcinsel erkeğim.

Ben de güzel bulmuyorum. Ek olarak şu hatunu da güzel bulmuyorum.

media.sinematurk.com

Şahsen ben de begenmiyorum

Bence güzel kadın ama herkes begenmek zorunda değil.

Berbat

Bence uzun saçlıyken gayet güzel.

beğenmeyeneler +3

Bir resim olarak bakınca güzel ama o resim hareket ettiğinde değil.

yüzü güzel, ama vücudu çok kötü.
boyun uzun, omuzlar dar... kötü yani.
abartılacak bir yanı yok.

edit:
uzun boynuna laf ettiğim söylenmiş.
uzun boynun kadın kuğu gibi gösterdiği söylenir, doğrudur.
ama boynun uzun, omuzların dar ve göğüslerin küçükse, kafan vücudundan büyük görünürsün.
benim söylemeye çalıştığım şey bu.

Ayrıl

göz doktoruna görün, benden

Türkiye'nin en güzel kadını benim gözümde.
Üstte boynuna laf edilmiş.O kadını narin ve güzel yapan özelliklerin başında uzun boynu geliyor zaten

kadının görebildiğimiz her organı güzel bence, ağzı yüzü gözü kulağı boynu falan dahil. ancak bu birleşimden kadınsı bir sonuç çıkmıyor. yani heykeli güzel olur ama kadın olaraktan pek bir çekiciliği yok.

Normal bi tip. "wooaa çok güzeel" değil

güzelce törpüleyip, 319 sürüp geçin bence.
derli toplu, temiz görünür.
o güne kadar da tırnak etleri için olan kremlerden ya da yağlardan varsa kullanın, o da toparlar.

iyice kısaysa, renkli (özellikle kırmızı/bordo) tonları iyi durmayabilir.

Aynen,kısaysa bence de koyu renkler tercih etmeyin. Daha doğal,rakı beyazı veya ten rengi tonları daha hoş durur,temiz gösterir.

Takmalar çok sağlıksız, hep yiyorum tırnaklarımı zaten! İyice kötü yapar o.

Nude tonlarda bişey olsun.
Nişan, düğün vs.'de bence hep böyle olmalı ya da french. Renkli olunca göze batıyor.
O güne kadar Bepanthen sürün kenarlarına ki etler tel tel çıkmasın, düzgün ve sağlam olsun.

Bien gunluk takma tırnak takın bisey olmaz bence.

marks & spencer

gönüllüsü olan bir barınaksa, cumartesileri (hatta bazen pazarları) açık oluyor genelde.
ama barınağına göre değişiyor.
hafta içi arayıp sorsanız iyi olur.

arayıp sormak lazım. 24 saat açık diyorlar ama geçen gün akşam 9'da kimsesiz hayvan için açık barınak bulamadık.

kedinin huyuna bağlı.
bazı kediler çok fazla eşeliyor kumu, onlar yırtıyor torbayı.
bir işe yaramıyor o yüzden.
sakin bir hayvansa kullanışlı olabiliyor.

kalınlığına baktım bence pratik değil, battal boy çöp torbasını ikiye katlamak veya kalın alışveriş poşetlerini/kedi kumunun kendi ambalajını kesip kullanmak daha mantıklı.

ben kullanıyorum çok pratik

Süper bi şey ama potluk yapmadan düzgünce yerleştirin. Yoksa kediye zor oluyor.

olmadı videoyu avi ye çevirsem subtitle workshop açabilir gibi sanki ama saçma geliyor bana avi ye çevirmek durduk yere şimdi mis gibi videoyu

mp4 le yapamazsınız.
avi ya da mpeg olması şart.
wmv de olabilir.

subtitle workshop'ta ctrl+c ve ctrl+v yaparak oturtacaksınız.

En olmadı herhangi bir srt dosyasını not defteri yardımıyla elle düzenlersiniz.

Ben de boyuyorum ama bunlar gibi yapamadığım için. Çünkü hepsini eşit uzaklıkta boyayamıyorum.

o kuaförde çalışan makyözler falan hariç hepimiz senin gibi sürüyoruz bacım, sonra temizleyip bu hale getiriyoruz.

Bu şekilde surmek daha az hata yaptiriyor aslinda. Diplere surunce daha kolay bozuluyor. Ama o boslugu iyi ayarlamak lazim.

7. Maddeyi her yerde söylüyorlar. Ama ben etlerin kesilmeden tırnakların guzel gorundugu bir manikür sekline rastlamadim. Yok geriye it, yok içe kıvır falan hicbiri o hoş goruntuyu vermiyor. Bosver tirnak etlerini kestiriyoruz diye ölmeyiz herhalde.

o fotoğraftaki gibi sürüldüğünde çok kötü duruyor.
tırnakların uzamış da, dipleri ojesiz kalmış gibi.

ojeyi süreceksin dibinden, sonra küçücük ve asetonlu bir pamuğu törpünün sivri ucuna saracaksın, çevresini dikkatlice temizleyeceksin.

bir de, ojeyi sürerken, fırçanın bir kenarını şişenin ağzına sür, yani çok aşırı oje olmasın fırçada.
tek tarafta kalan ojeyi, fırçanın ucuyla, ucunu açacak şekilde yani yayarak, iki üç fırça darbesiyle sür.


etleri kesmekten ziyade, itmek daha sağlıklı.
kuru veya mavala manikürü yaptırırsan, öyle yapıyorlar.

tırnakların ince uzunda dip köşe de boyasan farketmez. benimkiler kısa ve geniş olduğu için mesela yanlardan aynen böyle boşluk bırakıyorum ki uzun dursun. onun dışında kimse karşısındakinin öjesine hmm bakim nasıl dürmüş diye dikkat etmiyor, istediğin gibi sür.

ben etleri ne kesiyorum ne itiyorum.

ben de böyle sürmüyorum. çünkü aslında bu resmen görsel bir oyun, yapamıyorum. tırnağımızın seklini çiziyoruz o sekilde. tırnak seklin böyle güzel değilse çizmek ' gerekiyor' yani.

Ben iterek yapıyorum. Yağ sürünce güzel oluyor. Ojeyi kaplayarak sürüyorum. Sonra yıkıyorum. Note'un ojeleri kenarlardan kolayca çıkıyor. Ötekilere asetonlu pamuk lazım.

@elorelia:

olur mu yahu?
kötü sürülmüş oje kadar dikkat çeken bir şey yok.
özellikle dikkat etmediğim halde, televizyonda bile gözüm takılıyor.

@blatta hiberna

nasıl dürmüş yazmışım yanlışlıkla ama nasıl sürmüş olacak o tabi ki.

kötü sürülmüş demedim zaten, duyuruda sorulduğu üzere hani dip köşe mi sürmüş boşluk mu bırakmış... buna dikkat edilmiyor.

@krem peynir ne demek türkiye'de böyle manikür yapan yer yok, her gittiğim yerde sorarlar etleri keselim mi itelim mi diye, ben kesilmiş seviyorum itilmiş pek manikür yapılmış gibi gelmiyor. Ama mahalle arası kuaförler hariç her yerde vardır heralde.

kanalların tercihleri oluyor seslendirme konusunda.

ayrıca kanalın verdiği bütçeye göre de belirleniyor kalite.

söylediğiniz şekilde yapılan dublajın maliyeti daha düşüktür.
dolayısıyla bazı kanallarda bu yola gidiliyor.

Belgesellerin talebi düşük yani para etmiyor. Bu sebeple filmler kadar değer görmemeleri normal.

Belgeselin film kadar alicisi yok, bu kadar basit. Kac kisi belgesel izliyor?

@harvey & stavro & angelus:

onunla ilgisi yok.
buradaki izlenme oranı düşünülerek belirlenmiyor.
tamamen kanal tercihi ve bütçe planlaması.

bu arada koskoca national geographic ve discovery channel'ın bütçeleri kısıtlıdır.
öyle büyük paralar dönmüyor.

Koskoca National Geographic'in maliyet sıkıntısı yaşayacağını düşünmüyorum maliyetten ziyade algı ile ilgili bir durum sanırım bu. Direkt dublaj yapıldığında belgesel izlediğin algısı oluşmuyor yapay bir ortam oluşuyor. Muhtemelen bununla ilgili bir durumdur. Alttan orijinal sesler geldiğinde daha gerçekçi bir ortam oluşuyor.

Koskoca national geogeaphic dilan dediğinizin türkiye ofisi muhtemelen kardeşler ticaret ofisi gibidir. Değildir ama o kadar gözünüzde büyütmeyin, raflarda ay taşı, yerler fosil mamut kafası, duvarda piton yılanı asılı değil.

yav arkadan orijinal sesin gelmesinin bütçeyle ne alakası var? sesi miksleyen adam orijinal sesin potunu indirip orijinal sesi kısmak için bahşiş mi istiyor nedir?

gelmesin arkadan ses? düzgün belgesel kanallarının dublajları zaten güzel. hatta duayen dublaj sanatçıları seslendiriyor. ama illa arkadan orijinal ses de geliyor. e vermişsin nur subaşı'na dublaj parasını, daha neye lazım bütçe?

@kibritsuyu:

bütçe, miksajın kalitesini etkiler.
işçilik gibi düşünün.
dublaj da kalite kalite yapılan bir şey.
bu kanalların yayın akışında ayda yüzlerce bölüm oluyor.
fazladan işçilik, fazla mesai demek.

bir de bütün bunların dışında, arkadan ses gelerek kayıt yapılması ya da yapılmaması gibi şeyler kanalın tercihiyle de ilgili.

@blatta hiberna: işte ben de tam olarak bunu anlamıyorum. dublajlı gayet güzel belgeseller de var. adam sanki belgesel yayımlanırken mikrofonu eline almış, simultane çeviri yapıyor da biz hala arka plandaki anlatıcının sesini duyuyoruz.

normal filmlere göre daha ucuz olması gerekmiyor mu belgesel seslendirmenin? çünkü filmlere göre seslendirilmesi gereken daha az kişi var.

tahminimce; ortam sesi ile anlatıcının sesi aynı kanalda olduğunda, ortam sesini kaybetmemek için yapıyorlar. seslendiren, orjinal konuşmanın üstüne konuşuyor, ikisi de sustuğunda ortam sesi duyuluyor.

bütçeyle alakalı 50 bine de çıkar 5 bine de çıkar dublaj. belgesel satmadığı için 5 liraya hallediyorlar.

Ben bilerek, isteyerek yaptıklarını düşünüyordum (maliyetten dolayı değil).

Ben seviyorum arkadan orjinal sesin gelmesini. Hem ona da kulak kabartıp dublajın düzgün olup olmadığını anlıyorum hem de adamın/kadının kendi sesini duymayı seviyorum, daha doğal geliyor kulağa.

@m e b:
e bunu anlatmaya çalışıyorum zaten.
dublajı daha iyi olanlar var, dublajı daha kötü olanlar var.
bunda da kanalların tercihleri ve bütçeler etkili.

kanalın kendisi de o dublaj şeklini tercih edebiliyor.

dublaj işi yapılmadan, kanalla anlaşmadan önce dublaj örneği gönderilir kanala.
"böyle yapacağız" denir.
adamlar, "hayır, şu şöyle olsun" der ya da kabul eder.
ona göre anlaşılır.

"koskoca" dediğiniz discovery channel'ın dublaja ayırdığı bütçe düşüktür mesela.

seslendirmenin kalitesi önemli.
kullanılan programların, dublaj sanatçılarının, miksajın kalitesi maliyeti belirler.

seslendirilmesi gereken daha az kişi olup olmaması değil buradaki mesele.
bazı belgesellerde bir filmdekinden daha çok insan konuşur.

bazı kanal o ortam sesinin kalmasını istiyor.
ya da kalmasını kabul ediyor.

daha önce de dediğim gibi, bunlar ayda yüzlerce bölümlük akışı olan kanallar.
hepsini topladığınızda, dakika başına 1 dolarlık artış, ciddi paralar ediyor.
bu yüzden bütçe dahilinde yapılmak zorunda her şey.
yani miksajda bir bölüm için bir saat daha fazla uğraşılması, toplamda onlarca saatlik mesai yapar.
bu da artış demektir.
zaten belli dublaj kaliteleri var, ona göre bir şeyler tercih edip, yapıyorlar.
kanal da onaylıyor işte.

belgeselin "satması" dublaj kalitesini etkilemez.
dublaj stüdyosunu bağlamaz yani.
kanal ne derse o.
her kanalın ya da kurumun buna ayırdığı belirli bir bütçe vardır.
bunun izlenme oranıyla, belgeselin reytingiyle, satmasıyla falan ilgisi yok.
izlenme oranı artınca dublaj kalitesi yükselecek diye bir şey yok.

erkek yapınca mesafeli davranmışsın bi yandanda yapmasını istiyorsun

içinden geldiği gibi davran , hep erkekden bekleme

yanlış öğretmişler, samimi ol hesap kitap yapma, ilk adımı bekleme

hoff ilk adımın aq

yap ablacım bi kez geliyosun dünyaya ;_;

@ne çay içerim

Bu kadar güzel bi tespit olamaz gerçekten başta hayran kalıp sonra gidiyolar, sen tut yine kendini az az. Ama arada sürpriz gibi tahrik edici küçük dokunuşların olsun beklenmedik, ıssız, heyecan verici anlarda ;)

o bir şey yapmıyorsa sen de yapma.

@megalomaniac iyi diyosun da, mesela diyelim gecenin körü sogukta bogaza karsı bakıyosun. hava ayaz ama bi yandan cam gibi de. romantizm icin tum sartlar saglanmısken, ben duruyorum karsıda tık yok.
o dedigin ıssız anlarda erkek daha cok cosmaz mı dogal olarak?

Öğrendiklerin yanlış veya doğru değil. Açıkçası bu öğrenmekten ziyade tecrübe ile keşfedilecek bir şey. O yüzden peygamber sabrı yoksa ve özellikle annelerimiz günlerde milletin ilişkisi hakkında yorumlar yapmıyorsa, ilk sevgilileri genelde harcamış oluyoruz ama çok güzel şeyler öğrenmiş ve tecrübelenmiş oluyoruz. Açıkçası 'tecrübem yok' diyorsun; bu senin öğrenme sürecin oluyor. Sana söylenebilecek tek şey, içinden geldiği gibi davranman ve hesap kitap yapmaman. Sınırların olabilir; sınırların olduğunu düşünüyorsan buna saygı duyan biri ileysen ne mutlu! Belki de o 'Sınırlarım var' deyince 'He anam, yakında görürüz o sınırları' diye düşündü, belki 'Evet, hak veriyorum' deyip sonradan dayanamaz hale geldi, belki de sadece şu ara kafası karışık, belki de ne cay icerim ne kahve'nin dediği gibi dokunsal şeyleri tek başına kendi halletti.

İlk erkek arkadaşım diyemem kesinlikle, ergenlik aşklarımdan birine denk gelir bize öğretilen şeylerin saçma olduğu. Hatta şurada yazmışımdır:
eksisozluk.com

Açıkçası bu adam senin aradığın adam olabilir de, olmayabilir de. Onunla açık açık konuşmadan hiçbir şeyi bilemezsin. Senden soğumuşsa kaçamak cevaplar verir, bahaneler üretir; soğumamışsa da derdini anlatır.

Bu arada erkek de kadın da daha çok coşabilir. Adım bekleme ama zembereğinden boşanmış gibi de davranma. Adım istiyorsan adım at, geri çekilmek istiyorsan geri çekil. İstediğin gibi davran. Kendini geri çekmek istiyorsan, haksız veya yanlış değilsin. Ona dokunmak istiyorsan haksız veya yanlış değilsin. İstersen Türkan Şoray kanunların olur, istersen Rahibe Teresa gibi olursun, istersen 'Tüm dünyayla yatmak istiyorum' dersin; ne istersen iste, hiçbiri yanlış değil. Açıkçası, içinden geldiğin gibi davranırsan kazanabilirsin de kaybedebilirsin de ama içinden geldiği gibi davranamayacaksan ve içinden geldiğin gibi davrandığında kaybedeceksen; o ilişki hiç olmasın zaten. Bu bizi üzer mi, hem de nasıl ama uzun vadede bu pişmanlık değil, tam tersine 'İyi ki olmamış' dedirtir. Başka şekilde de aşık olunmuyor, kendini kasa kasa ilişki milişki yaşanmıyor. Sevgili dediğin insanın en yakını olur; insan en yakınının yanında kendini kasa kasa ne kadar davranabilir? Taktiklerle süren ilişkinin ömrü ne kadar olur?

Bu adamla bir şeyler yaşamak ister misin? Önce bu isteğin sadece tecrübesizlikten, dokunacağın ilk kişi olacağından mı? Bir arkadaşın onunla bir şeyler yaşasa ona ne tavsiye verirdin? En yakın arkadaşının sevgilisi o olsa ona ne derdin? Bir dışarıdan bak ve içine ne siniyorsa onu yap. Her şeyi konuş. Konuşabildiğin insanla içine sinebilen şeyler olur; konuşamadığın veya seni konuştuğuna pişman eden insanla paylaşabileceklerini belirle. Belki daha çok isteyeceksin dokunmayı, belki sen soğuyacaksın. 'Bu neden böyle yapıyor' demeden önce 'Ya ben nasıl bir ilişki istiyorum. Ben ne istiyorum'a ve 'Karşımdakini tanıyor muyum? Kim bu adam?'a yoğunlaş. 'Ay, neden öyle, neden böyle' diye panikleme; sakince onu ve kendini değerlendir. İstersen kafandan, istersen kağıt kalem yardımıyla ne istediğini düşün. Karşındaki kişiyi ne kadar tanıdığına ve ilk tanıdığınla şimdi arada ne fark olduğunu, bundan sonra kendinden ve ondan neler beklediğini düşün.

yav adama olmaz demişsin o da yapmamış, yapsa da bı ıdım nıdın bı kıdır ısrırcı yııı diyecektin. ne istediğini biliyorsan yine otur söyle?

freya+1. Biraz olgunluk.

kadınlık ve erkeklik gururu rüzgar esince incinecek şeyler değil.
içinden gelen bir şey varsa, yapacaksın.
ya da istediğini yaptırmayı öğreneceksin.

önce istememişsin, sonra içinden gelmiş yapmışsın, ama sonra da kadınlık gururum inciniyor diyorsun.

Arnold'a çoğu zaman olduğu gibi katılıyorum.
biraz olgunluk.

adama mesafeli olması için mesaj vermişsin, sonra da neden dokunmak istemesin diye soruyorsun.
bunun öğrenilenlerle ilgisi yok.
insanlar birbirlerinden hoşlandıklarında, dokunmak isterler.
sınırlara saygı elbette duyulur.
ama sınırlar dahilindeki doğal akışı bozarsan, onu düzeltme işi de sana düşer.
bunun kadınlık gururuyla falan ne alakası var?

melissima'yı tavsiye ederim.
fiyatlar değişiyor 100-500 arası.
ne yaptıracağınıza bağlı.

melissima. fiyat 200 oldu. ama inanin deger. senelerdir gidiyorum.

Bence cok komik hayvanlar. Sıkıntı yapmaya gerek yok

Bildiğim kadarıyla alıştıkları zaman olabildiğince sevimli oluyor bu keratalar. Korkmayın bence. Hanım ablaya meseleyi ufaktan çıtlatırsanız da hoş olur. "Daha önce hiç karşılaşmadığım bir hayvan, ne kadar zararsız olursa olsun ben tedirgin oluyorum. Tedirginliğimi atmama yardımcı olur musun?" tarzında bir şeyler diyebilirsiniz. Yavaş yavaş ısınırsınız böylece.

Hayvan seven insan, insanlarin en guzelidir. Bu bi sans sizin icin.

Belki sevişirken pipinizi yerler hahaha

şanslıymışsınız herkesin evinde kafasını, kuyruğunu, patisini okşayacağı, seveceği bir ferret'ı olmuyor. bence o tarafından bakın. acıktı mı o minnoş karnını doyurmaktan keyif alan biri var o evde ayrıca, sizin kıllı ve bayat etinizi ne yapsın hayvan. nerenize diş geçirsin.

agresiflik durumunu ele alırsak hayvanı gıcık etmezseniz bir şey yapmaz. yapacak olsa ablanız sizi evceğizine çağırmaz, ferretleri için içeri yemek çektiğini sanmıyorum. şunların bıyıklarına bakınca ciddiye mi aldınız yoksa :)

hdwallpaperbackgrounds.net
çok tehlikeliyimdir bak, ciddiyim. (şey aslında gözüm ışıktan kamaşıp sulandı)

all-that-is-interesting.com
o da ne? sen kimsin? ne oluyor orada? biri beni mi takip ediyor?

static.hdw.eweb4.com
ciddi olduğumu söylemiş miydim?

Big lebowski yi seyret.

www.youtube.com

sevimliler, bir şey olmaz.
siz de seversiniz alışınca.

hayvanları seven ve hayvan haklarını korumaya çalışan bir insanım ama herkes her hayvanı aynı ortamda bulunacak kadar sevecek diye bir şey yok. bu da itici ve sevimsiz bir hayvan bence. sevgilimin evinde olsa giderken rahatsız olurum ve etrafımda olmasını istemem.

ulan bu nasıl bir hayvan aşkıdır. hayvan dötümüzü silkiyor desek silksin yaa bi kere nolacak diyeceksiniz. bu kadar körü körüne savunmayın bir şeyi az mantıklı olun. vahşi hayvan neticede, ne yapacağı belli olmaz. tavşan avlamakta kullanıyorlarmış. vay anam vay

"ferret" adlı hayvanlar Amerika'da sıklıkla evcil hayvan olarak besleniyorlar.
şaşırılacak ya da hiç duyulmamış bir şey değil.
gayet yaygın görülüyor.
insana zararı yok, hatta kedilerle/köpeklerle aynı evi paylaşabiliyor.
hatta marketlerde satılan mamaları falan var.

körü körüne savunulan bir şey değil yani.
kediler de "etçil" hayvanlar ona bakarsanız.
tavşan avlasın diye kullananın kendi sorunu.
köpeğine kedi boğduran da var.

Bazı arkadaşlar daha da korkuttu vallahi.

Ya bunu zaten evcilleştirmeye ufakken başlıyorlar diye biliyorum. O kadar tehlikeli bir durum olsa ev sahibi bunu akil etmez mi?

ulan evine timsah için havuz yaptıran da var ona bakarsan, evde besleniyo diye normalleştirmeyin, hayvanın şirin resimlerini koyup adamı da gazlamayın.
hanım abla biraz garip bi insan herhalde bence hiç bulaşma.

aga evde gelincik varmış, yılan falan boğazlıyor onlar ya. ben de hayvanseverim ama bu her hayvana yaklaşabileceğimiz veya evde besleyebileceğimiz anlamına gelmiyor.

bir de tatlı diye fotolarını atmışlar, yani çirkin demedi ki kimse, bal porsuğu da çok tatlı ama evde beslenmez. tırsmana gerek yoktur muhtemelen ama dikkatli ol yine de evdeyken falan.

Soruyu soran şahsa;

Bu fotoları vahşi ama küçük, sizin av kümesine de girmediğiniz bir hayvanın korkup savunmaya geçmediği durumdaki normal hallerini göstermek için paylaştım. Timsah veya çita gibi büyük avcılarla bu hayvanın kıyaslanmasını mantıklı görmüyorum. Bu hayvan sizden korkarsa kedi gibi kabarır, tahminim o ki ancak kaçamazsa ya da onun peşinden gideceğinizi düşünürse saldırır. Evde beslenen ferret belki çok evcil bir hayvan değildir ama serbest dolaşan, evdeki bir ferret muhtemelen aşısı yapılmış, besleme izni de verilmiş bir hayvan olur diye düşünüyorum. Korkmak tabii ki doğal ama eve gitmenize engel değil. Ben bu fotoları korkunuzun bir kısmını alabileceği düşüncesiyle koydum. Siz sevgili adayınıza yine sorarsınız, sorunuzu da doğal karşılar herhalde. Buna engel değil yani. Neyse. Ortada yaygarasını kopartacak bir durum olduğunu sanmadığımdan bunları özellikle belirtmeye gerek görmemiştim. Umarım istediğiniz rahatlıkta bir ziyaret gerçekleştirebilirsiniz.

@godoşu beklerken, haklısın aslında. Özellikle kafesi falan varsa hayvanın koyar diye düşünüyorum.

Oyun oynamaya çalışmış olabilir. Ama sizi tanımadığı için aynı anda güvensiz hissetmiştir. İkisi birleşince böyle işte... Yapabileceğiniz bir şey yok, yeterince yapmışsınız.

oyun oynamış.
elinize av muamelesi yapmış, ama evde oyuncaklarına da bunu yaparlar.
o ısırma ve sarılma, oyun anlayışı aslında.

kutuya siz oradayken girmez zaten.
sonra kendi kendine keşfedip girer eğer girecekse, merak etmeyin.

insancıl bir kedicik sadece, o kadar.

aralıksız olarak miyavlıyordu ek olarak. eğer sadece oyunsa yapacak bi şey yok demek ki. olan elime oldu:)

Yoksunluk çekiyor.

keşke fotoğraf da çekseydin. sözlükte başlığı açılırdı. linçlik bir konu.

genel merkeze şikayet edin. ciddiye alıyolar

fotoğrafını çekip sağlık bakanlığına şikayet et

genel merkezi arayın ya da o mağazanın müdürünü bulup, onunla konuşun.

bence sağlık bakanlığına iletmekle tehdit edin ilk etapta.
ilgilenmezlerse sağlık bakanlığına gidersiniz.

Linçlik konu+1

İmkan varsa gidip foto çek.

Ayrıca şikayetvar.com'a yazabilirsin. Orayı her kullandığımda sorunum çözüldü.

sağlık değil tarım bakanlığı gençler

Gecen bende denk geldim gunu gecmis sut vardi. Uyardim hemen toparladilar. Hatta magaza muduru diger reyonlarin kontrol edilmesi talimatini falan verdi.

Denk gelmesi tuhaf.

migros bu konulara çok dikkat eder aslında.
muhtemelen mağaza müdürünün işgüzarlığıdır. genel müdürlüğe şikayet en temizi. ilgileneceklerdir.

Bu hangi migros, cok sasirdim

genel merkez +1

magaza mudurunun izguzarligi +1
once genel merkez +1

Urun nedir acaba? Gida maddesi mi?

geniş açıdan bir fotoğraf çek dostum. sağlık bakanlığına da bimer üzerinde bir şikayet. bak bir daha yapıyorlar mı?

genel merekeze şikayet maili attım, yarına kadar ilgilenmezlerse durumu ekşisozluk e taşıyacağımı söyledim.

@acemi, yukarda belirtmiştim. daha önce son kullanma tarihi başkayken sonradan üzerine etiket yapıştırılmış.

ürün "jacobs monarch millicano" bu arada

belki jacobs istemistir, bizim kahvemiz zaten bayat uzerine istediginizi yapistirin, zaten fabrikadan bayat cikiyor diye. :)

hahahaha zaten bayat ürün +1

olay bi yana, büyük ihtimalle orada çalışan reyon görevlilerinin tembelliğidir.

@yemrem sendeki bu azim bende olsa, dünyayı fethetmiştim hehehehe :)

merhaba arkadaşlar. ortada çok ciddi bi şeyler var anladığım kadarıyla.

yukarıda da belirttiğim gibi migros merkeze mail atmıştım. ertesi gün beni mağaza müdür yardımcısı aradı. hiçbir ürünün son tüketim tarihlerini (stt) değiştirmediklerini, kendilerine geldiği gibi raflara koyduklarını belirtti. migrosun tek suçu üretici firmanın (jacobs) kendilerine söylediği son tüketim tarihinin doğruluğunu kontrol etmeden rafa yerleştirmeleri (bir de benim sözlü uyarılarımı kulak ardı etmeleri)

bahsettiğim ürünü rafta kontrol etmişler ve stt ile oynama yapıldığını onlar da görmüşler. jacobs monarch millicano satılan tüm migroslara ürünün kontrol edilip raftan kaldırılması talimatını verdiklerini söyledi müdür yardımcısı.

şimdi bahsettiğim jacobs'un migrostaki bu ürününün orjinal ambalajı kril alfabesiyle (muhtemelen rusça) yazılmış. anladığım kadarıyla yurtdışında satılmak üzere üretilen bu ürün ellerinde kalınca ya son tüketim tarihi geçtikten sonra yada geçmesine az süre kala üzerine türkçe etiket ve değiştirilmiş bir son tüketim tarihi etiketi yapıştırılıp bize itelenmiş.

yani mevzu migros rezaleti değil, en kallavisinden jacobs rezaletiymiş.

edit: bahsettiğim stt ler de şunlar:
sonradan yapıştırılan stt:
i.hizliresim.com
bu etiketi kaldırınca orjinal tarihi görüyoruz
i.hizliresim.com

edit2: bir de aklıma şöyle bir ihtimal daha geldi (ki umarım öyledir), tüm dünyada olduğundan farklı olarak jacobs rusyada ürününün son tüketim tarihini değil de üretildiği tarihi kavanozun altına basmıştır belki.
her ne kadar türkçe yapıştırdıkları etikette ürünün son tüketim tarihi kavanozun altındadır diye yazsa da krilce olduğu için anlayamadığım orjinal ambalajında "bu ürünün üretilme tarihi kavanozun altındadır ve bu tarihten (01.08.2016) 16 ay sonra ürünün son tüketim tarihi dolmaktadır" diye bi ifade yazmışlardır belki.

çok iyimser bi bakış açısı mı oldu bu?

Sanmıyorum tett'dir o ama yine de ambalajın görselini de koyarsan belki Rusça bilen birileri tercüme edebilir.

senin beğendiğin meşhur birileri falan var mı?
onu düşünerek olayı kafanda mantıklı hale sokmaya çalış.

olur böyle kıskançlıklar.
bazen oturduğu koltuğu da kıskanabilirsin, sakin ol, geçer.

malesef en sevmediğim kıskançlık türü budur. düşün ki sen bir çiçeksin. ama başka çiçekler de var. tek bir çiçeği mi beğenebilir ki insan? göz bu. hoş gelen hoş geliyor her daim. bence bu haliyle daha değerli oluyor üstelik ilişkiler. çünkü öteki türlü mecburi olurdu, büyü yapılmış gibi olurdu. oysa bu haliyle "bak başkalarını da beğenebiliyorum ama seninle beraberim" dedirtiyor insana.

Uzakdoğulularla rekabet edemezsin, önce bunu kabul etmeli insan.

Bir duyguyu bastırdıkça, onu muhatabına ifade etmedikçe daha çok çıkacaktır. Bu yüzden bence erkek arkadaşınıza duyuruda bahsettiğiniz hislerinizi belli edin. Siz bunu belli etmediğiniz sürece o da sizin bu beğeni durumundan rahatsız olmadığınızı varsayacaktır ve haliyle sizi kıskandıran durum her neyse o durum sürecektir.

Kendi kendinizi yiyeceğinize kıskanç olarak addedilmek daha sağlıklı.

@blatta, sorun şu ki ben bu ilişki meselelerinde tam bir aptal gibi oluyorum. gözüm kimseyi görmüyor.

Uzak doğulular güzel falan değil -ciddi-, kendini böyle rahatlatabilirsin.

ahahahah içim rahatladi mandalina :D

benim de eşek gibi gözlerim var, uzak doğululara aşırı uzağım ustelik.

sana bazı önerilerim var.

1- sen de gözlerini çekik yaptır. seni daha da çok sever.
2- sevişirken gözlerini makyajla çekik gözlü yap. performansınız artacaktır emin ol.
3- çekik gözlüleri sen de sevebilirsin. sevmeye çalış onları. onlar da insan. ve sakın bir uzakdoğuluyla yüz yüze gelirsen ona sakın sen çekik gözlüsün deme. çok alınıyorlar bilgin olsun.
4- çekik gözlülerin çoğu beyaz tenlidir ayrıca. erkek arkadaşın beyaz ten seviyor mu? bu da bir çeşit fantazi olabilir. sen beyaz tenli misin?

piresi falan olabilir, o da kediyi bırakıp size gelmez.
paraziti falan varsa kaka yaptığında görürsünüz.
bir iç parazit hapıyla geçer.
dış parazitler için de dış parazit aşısı yapılıyor.

size bulaşacak, zararı olacak bir şey yok yani şu aşamada.

bundan sonra sürekli bakmayı düşünüyorsan eve alıştırma. bakacaksan aşıları kısa sürede yaptır (iç - dış parazit, kuduz vs.)

Hayvanlardaki iç parazit insana bulaşabiliyor ama kolay da bir ihtimal değıl.

Pire konusunda iki farklı deneyimim oldu. Birincisi tek bir günlüğüne eve aldığım kediden bütün ev pirelendi. İkincisi bir ay falan boyunca pireli iki kedi ile birlikte yaşadım, hiçbir şey olmadı ne eve ne bana.
Üçüncü bir deneyim daha var eski erkek arkadaşımın başına gelen. Köpeği pirelendi, kendisine de geçti.

Bu iki konu da biraz alengirli anlayacağın. Her ihtimale karşılık içinin rahat olması için parazit yaptır hayvana, hem hayvan da rahatlar sevaptır.

cevaplarınız için teşekkürler, ama net bir durum yok doğal olarak :/.

sanırım bu gecelik dışarı çıkarmak zorunda kalıcam. bi kere yavrulardan dolayı pirelendik. bi daha o sıkıntıyı çekmek istemiyorum :(

bence böyle arada alacaksan öncelikle dış parazit damlası al. frontline combo al, çünkü çok paraziti vardır anca etkili olur. onu yapınca zaten tüm pireleri düşer. bu da 40 tl filan ya da 50 bizim orada. sonrasında zaten ona bırak istediğinde gelsin gitsin, biz bu şekilde bir iki sene bir kedi baktık. dışarıda da maması ve bir kutusu vardı. çok soğukta eve de aldım. ama aşı ya da iç parazit için bir şey yapmadım. çünkü hayvanı yakalayıp götürmek sokak kedilerinde çok eziyet oluyor. inanılmaz korkuyorlar filan ben çok üzülüyorum. değmez yani hayvanı o kadar rahatsız etmeye. tabii görünür bir hastalığı yoksa. bazı sokak kedileri domuz gibi sağlıklı oluyorlar.
ama işte başka sıkıntılar gözlüyorsanız o zaman tabii götürün veterinere o arada aşı da yaptırırsınız kuduz ve iç parazit için (bu hap da olur).

iğnesiz enjektörle poposundan zeytinyağı sıkın birazcık. Bizde sokaktan bulduğumuz yavruların birinde ciddi kabızlık sorunu vardı, veteriner bunu önermişti, işe de yaramıştı.

öncelikle veterinerinizi değiştirin ve lavman yaptırtın. zeytinyağı da işe yarıyor ama kimi kedide etkili değil.

acil durumsa veterinerinizi değiştirin, lavman yapsın.

acil değilse, zeytinyağlı su içirmeye çalışın. şırınga ile ağzından dikkatli bir şekilde içirebilirsiniz. kuru mama yerine yaş mama yesin, o da etkili oluyor.
innerbliss'in dediği yöntem de yararlı olur.
geçmiş olsun.

iğnesiz enjektörle poposuna zeytinyağı +1

son kakasi nasildi?

tuyleri uzun mu?

sokol dedigi likit parafin. baktim ama galiba bulunmuyor.

arkadaslar hakli, islak mamaya zeytinyagi karistirin. popoya enjeksiyon kolay degil... kosturun, oynatin, susasin.

kabiz ama neden kabiz oldugu tespil edildi mi ? bagirsaklarda tikaniklik fln olmasin ? ilac vermeden nedenini buldurun ve veterineri degistirin

www.kontioturkiye.net

en küçüğü ve özelliksiz olanı 100-150 bin tl civarından başlıyordu.
ama euro üzerinden hesaplanıyor, şimdi biraz yükselmiştir.

Az mantıklı.

Evi dikmek kolay da, kuyusu, jeneratörü, elektriği, şebeke suyu, doğalgazı, kanalizasyonu, asfalt vergisi, evin projesinin onaylanması, kontrolü vb. beklemediğiniz maliyetler çıkabilir.

Suclusun, inanılmaz öküzce.Ona ayıracak bi telefon konusmalık bos vaktin yok yani, aman daha neler.Kız haklı. Su an dizi izliom,bitsin arıcam seni filan desen bi nebze.

Dobra olmanın zararları vol. 1 :)

Suçlusun özür dile kendini affettir

öküzIük yaptıgın

bunu cidden soruyor musun:D

Trip mi bu şimdi? Ben olsam kıymetli vaktini benimle ziyan etmene üzülür daha da aramazdim.

Oha!

Ben de bazen tıpkı senin gibi düşünüyorum ama karşımdakine bunu söylemiyorum. Patavatsızlıktan nefret ederim, kendime yakıştıramam.

Kız da kendi boş vaktini sizinle harcamamaya karar vermiş işte.

Boşver çok güzel yapmışsın. Yakında kapında köpek olur.

gereken her şey söylenmiş zaten.

"ben dediğimin farkına varamadım, kötü niyetle söylememiştim" diye açık açık özür dilerseniz belki bir şansınız olabilir.

yuh diyorum ben de. bariz kıza zaman geçirmelik kişi muamelesi yapmışsın

aslında o sözün altında çok romantik, çok sevecen bir duygu yatıyor da ben de bulamadım o duyguyu. ama vardır kesin araştırırsak.

Kız bir daha aramaz aklı varsa

Dalga geciyosun :P kız bunun uzerine ararsa o kizi birakma. Malın tekiymis demek ki kafana gore takilirsin. Ağır terbiyesizlik etmissin.

kimse dememiş ama, ökküz gibin şaapmışsın.

yok dayı, neresinden tutsan elinde kalıyor. onun için boş vaktini bile ayırmaya lüzum görmediğini söylemişsin direkt.

bundan sonra önce düşünüp sonra konuş.

valla öküzlük möküzlük bilmem, ben tebrik etmeye geldim. senin gibiler yaşlanmıyor, saçlarınız beyazlamıyor, en güzeli.

Hayvanin onde gidenisin diyecegim, türcü kufur olacak. Demiyorum

hımm daha ölmedi arkadaşlar devam, acımayın.

yani şimdi bilemedim, "boş vaktim senden daha değerli demiş olmuşsun" bravo yani.

Valla ben sana hak verdim. En nefret ettiğim şey kendime ayırmayı planladığım zamanın başkası tarafından işgal edilmesidir.

Sana hak verdim ama söyleme şeklin yanlış. Ben olsam hiç açmazdım. Veya açıp "ya şu an pek müsait değilim sonra konuşalım mı?" derdim.

Tabii burada dürüstlüğün başına bela olmuş. Alınganlık yapması normal. Ben bu alınganlık tirplerini de çekmek istemediğim için açık açık söylemek yerine geçiştirirdim misal.

Özür dile en kısa sürede.

karıştırılan bir şey var burada; dürüstlük ile patavatsızlık. Bu ikisi farklı kavramlardır.

bu gece müsait değilim, yarın sabah arasan nasıl olur demek işinizi pektabii görürdü.

cevap: suçlusunuz.

biraz böyle "boş vaktimde önceliklerim arasında olan bir şey değil seninle konuşmak" hissi vermiş. bir de üstüne mesaiden gitsin diyince o da "1 taşla vurulan kuşlardan biri olduğu" hissi vermiştir ona. incinmekte haklı bence. "laf olsun" diye konuşmadığınızı farzediyorum çünkü. ya kısaca senin de hevesin kaçmış zaten bu iletişimden. ya da o kadar düzenli olması artık sıradanlaştırmış mevzuyu. yoksa 1 dizi nedir ki yani, bahsi bile geçemez duruma, moda, coşkuya göre. o kadar mükemmelliyetçi olmamak lazım. "işgal" gibi yorumlar gelmiş ama onu öyle görürseniz işgaldir o. yoksa değildir.

duyuruyu açma nedenin kendini haklı çıkarıp ego yapmak değilse iletişimi kaybetmek istemiyorsan telafi edebilirsin. "ya kusura bakma, kafamdaki şeyi yanlış kelimelerle aktarıp batırdım." falan diyip devam edersen düzelir, o da seni kaybetmek istemiyorsa...

gunum bok gibi gecti ama su anda cok guldum birader hahahahha sag ol

aramıyor artık demiş bi de sdajgdfshj

Oluyor mesela şu anki ilişkimde seks yok Adnan Ziyagil- Bihter Ziyagil tadında gidiyoruz baya ciddi olay.

Seks yapmak için aşık olmayı bekleseydik bir belki iki insanla sevişirdik. Hayat kadınları yada kerhaneler olmazdı etrafta.

Seks olmadan aşkta platonik aşktır sadece.

aşksız seks olur.

sekssiz aşk da bir yere kadar olabilir.
ama devamı gelmedikçe o aşkın beslenip büyüyebileceğine inanmıyorum.

Olur.

Edit: İkisi de.

Sekssiz aşk olur ama iki tarafa da acı verir, zor olur. Digeri baya baya olur, hatta arada degisiklik olur:)

olmaz

Aşksız seks oluyor ama sekssiz aşk olmuyor bence. Yakın iki arkadaşım sekssiz aşklarından dolayı ilişkilerinde ciddi problemler yaşıyorlar mesela.

Aşksız seks güzel olur. İlki mallık oluyor.

30 ve yakın kişiler zaten cevapları biliyor, sen naapcan cevapları onu de.

ikiside olur.

sekssiz aşk çok sağlıklı olmasa da Türkiye'de ikisi de olur. Her şey olur. İnsan doğasına ters dediğiniz şeyler de Türkiye'de normal mesela. Öyle işte.

Sekssiz ask kalp agrisi yapar, asksiZ sex de bas agrisi. Sagliga her turlu zarari var.

60 yaşından sonra sekssiz aşk olabilir de öncesi için sıkıntı.

aşksız seks ise oluyor. tavşan gibi çiftleşiyor insanlar.

İlki olmuyorsa eğer ikincisi olur, canın yanar güzel kardeşim.

Bence kadınlar daha hassas düşünüyor yani aşksız seksin çok da tatmin etmediği düşüncesindeyim en azından etrafımdan gördüğüm bu şekilde, ama kesinlikle sekssiz aşk olmaz, seks aşkın harcı gibi yoksa tuğlalar bir arada durmaz, bizi birbirimize bağlayan çok önemli bir etken.

Aşkın tek amacı seks. Doğamız bu, hormonların "aşk" denen olguyu icat etme sebebi seks ve üreme içgüdüsü.

Sekssiz aşk çok zorlama olan ve iyi gidiyor gibi görünse de vücudun zamanla reddedeceği bir şey. Sekssiz aşklarda bol bol mastürbasyon olur.

Hem seks yapmayan hem mastürbasyon yapmayan kişilerde de hormon eksikliği olan "aseksüellik" vardır. Bunlar zaten doğal seleksiyon sırasında üreyemedikleri için genlerini de aktaramazlar.

aşksız seks olur. örnek, arkadaş ortamında yeni tanıştığınız biriyle sohbet ilerler, kafalar güzel olur. hadi bize gidelim dersin. gider sevişirsin. sonra aramazsın.

sekssiz aşk olabilir de olmayabilir de. Bu soru 30 yaşındaki kişinin geçmiş seks deneyimiyle yakından ilgilidir. seks konusunda çok tecrübeli iki 30'luk için sekssiz aşk olmaz. Seks konusunda çok tecrübesiz, hatta hiç tecrübesiz iki kişi için sekssiz aşk olur. bal gibi olur hem de. Seks konusunda bir taraf tecrübeli bir taraf tecrübesiz ise orada işler karışabilir. tam cevap vermek zor.

neden olsun ki bu kadar güzel bir sey varken. sekssiz aşktan bahsediyorum.

aşksız seksi denemedim. su anki yargılarımla benim için olamaz, sevdiğim beyden baskasına erkek olarak bile bakamıyorum sacma bir sekilde. belki de oluyordur bilemem.

tabii ki bu yargılar herkes için farklılık gösterebilir.

Birincisi olmaz. Ikincisi her turlu olur. normali ikinci bence.

suadiye'de miltaş spor kulübü var.

@blatta hiberna

sordum şimdi her gün dolu dediler.

ataşehir'de taç spor var.
bir yer daha vardı, ama hatırlayamıyorum.

edit:
hatırladım.
des sanayi sitesinde we'll club diye bir yer var bir de.

taç spor artık basketbol için vermediğini söyledi. We'll club 'ın yeri biraz ters gibi geldi

ataşehir'e gidebilecekseniz, oraya da gidersiniz.
toplu taşımayı bilemem de, arabayla bir şey fark etmiyor pek.

aslında ilk önceliğimiz kadıköy o yüzden dudullu tarafına çok geçmek istemiyoruz. Teşekkürler

Ben bunu duysam uyanmam, hayallere dalarım. Üstelik benim günlerim böyle güzel uyanacak kadar kadar mükemmel değil. Günlerim mutlu uyanışları hak etmiyor yani. Bende bu duygu çok ağır basıyor ya, mutlu değilsem kitap bile okuyamıyorum. Halbuki oku işte daha mutlu olacaksın, az da olsa... ama yok. İlla o karamsarlığın içine mutlu anları sığdıramıyorum. İlginç...

müzikli alarm sevmiyorum ben. alarm, alarm gibi olmalı. ancak sabahları şu tarz dinlerim: soundcloud.com bisikletle sağlıyorum ulaşımımı. sabah şu müzik kulağımda cehenneme de gidiyor olsam keyif alırım herhalde.

hah bir de bu, eskiden uyandıktan sonra hazırlanırken bunu dinlerdim: www.youtube.com (sesi kısın biraz, gece gece küfretmeyin bana)

yani uyarılmam gerekiyor benim. klasik müzik olmaz. yoksa debussy ile güzel uyunur, satie ile tatil sabahı keyif kahvesi içilir. gönderdiğin müzik de aynı şekilde, iyi gider o tür sabahlarda. ama onun dışında uyanırken insan biraz rahatsız da olmalı bence. soğuk duş da keza iyidir.

www.youtube.com

normal günlerde bununla uyanıyorum, tavsiye ederim.

ama çok uykusuz kalacağım bir geceyse ve asla uyuyakalmamam gerekiyorsa üç alarm falan kuruyorum yine de her ihtimale karşı.

ben bunu işitsem kaba etimi diğer yana devirip daha derin uykucuklara dalarım.

Sanah bunu duysam intihar ederim.

alarm dediğin böyle olmalı, kalkınca insanı dans ettirmeli.

www.youtube.com

Ses geçirgenliği çoğunlukla eski yapılara özgü birşeydir. Yeni yapılarda çok nadir rastlanıyor aslında. Bizim ev eski (40 yıllık), alt ve üsttekilerle aynı mekandaymışçasına yaşıyoruz. Ablamın evi yeni (3-4 yaşında), yan ve alt-üst dairelerden çıt sesi gelmiyor.
Durumuna üzüldüm, elden ne gelir bilmiyorum açıkçası.

Aslına bakarsan, çok eski evlerde bile yaşamadığım sıkıntılar bunlar, Evet eski evlerin süper sessiz olduğunu iddia etmiyorum ama konuşma sesi, öksürük, herhangi bir mobilya hareketinin kulağımda patlaması acaba şu an kiracı değil de ev sahibi olmamla mı ilgili diye düşünmüyor değilim:) Blok planı yanyana 4 daireden oluşuyor, ve benim daire de sağı solu dolu olan iki cepheli bir daire. Ama derdim durum blok yerleşimi ile mi ilgli, malzeme kalitesi ile mi ilgili. çözemiyorum.

Valla dediğin gibi sıfır ses mümkün değil ara dairede isen. Dikkat edince de bi noktadan sonra çok batıyor insana, özellikle de yalnız yaşıyorsan. Biraz zamana bırak, alışamazsan çaresine bakarsın.

bir önceki evim sıfır bir 1+1 idi. yan komşum telefonla konuştuğunda ben onun konuştuğu karşı tarafın sesini duyabiliyordum. o kadar mükemmel bir ses yalıtımı vardı yani. şimdi büyükçe bir evde kiracıyım, 5-10 yaşında bir binada son kattayım. alt katın tv ve konuşma sesleri çok rahat duyuluyor, o yüzden bazı geceler kulaklıkla yatıyorum.
geçmişte bir ara 10 sene kadar bahçeli bir evde kiracıydım, meğer ne güzel günlermiş diyorum şimdi.

sırf bu gürültü yüzünden ev almak gelmiyor içimden.

ben eski apartmanların çok daha az ses geçirdiğine inanıyorum.
yeni yapılan binalarda çıt çıksa duyuluyor.

bugüne kadar yaşadığım eski apartmanların hiçbirinde bu denli ses duyulmazdı.

ama şimdi inşaat halindeki evlere bakınca, dairelerin arasındaki mesafe bir karış.
nasıl ses duyulmaz ki?
ha, iyi inşaat şirketleri belki çok verimli izolasyon sistemleri kullanıyordur, onu bilemem.
ama genelin öyle olduğunu sanmıyorum.

eski binalarda daha çok karşılaşılıyor bu sorunla. yeni binalarda bu sorun, çalınan malzemeden kaynaklıdır bence.

bir de insanımızın görgüsüzlüğü var tabii.

otobüste telefonla bağırarak konuşan, ayağını karşı koltuğa atan, kulaklıksız müzik/video dinleyen.

ben de ev arkadaşımdan yana dertliyim. eleman koridorda yürürken bile bir gece vakti, yaşlılar gibi mır mır konuşmadan sesler çıkarmadan duramıyor. odasında kahkaha atışını odamdan duyabiliyorum.

üst kattakiler de bağıra çağıra konuşan bir aile. mutfak ya da banyodan sohbetlerine ortak olabilirsin.

öküzlük forever yani.

hassas adamsan sıkıntı.

evden, siteden, çevreden memnun ve orda kalmayı düşünüyor; tek derdin ses/gürültü ise evine kendin içeriden yalıtım yaptırabilirsin. hem ısı hem de gürültü geçirmez. yok o bahaneyle zaten içine sinmemiş bu çevreden de uzaklaşmak istersen bilemem.

Bu yeni Projeler terranesi Dairelerin de birbirinden oda gibi ayrı olduğu yeni bir düzeni getirmiş. Eski binalar bitişik nizam da olsa, yanyana iki tam binadan olulştuğu için yan bina en azından çift kat duvar arkasında yer alıyordu. Dış cephe işçin yasalar olsa da, daireler arası ses, ısı izolasyonu ile ilgili bir yasa var mı acaba, onu bilmiyorum. Yani bunun Binayı yapan zirzop fırsatçı müteahit itnelerle ilgili olduğu çok net de yasalar ?

35 yıllık bir binada oturuyorum. az önce yan dairedeki komşu hapşurdu, çok yaşa diye bağırdım bizim evden. " eyvallah kardeşim gel çay var çay içelim" diye bağırdı kendi evinden. o derece rahat iletişim kurulabilecek derecede ses geçişi var. başlarda sinir olmuştum. mına koduklarım bağıra bağıra konuşuyorlar diyordum. meğer adam fısıldasa bizim evde yer yerinden oynuyormuş. bunu öğrendikten sonra bir rahatlama bir ferahlama geldi. ama artık eskisi kadar rahat rahat gümbür gümbür salamıyorum evde. malum komşu da bizde yaşıyor bir nevi.

evim yeni 5 senedir oturuyorum, böyle başka bir duyuruya daha cevap vermiştim, bendede durum aynı, ebeveyn tuvaletime giriyor sanki her seferinde irkiliyorum banyoda biri mi var diye, adamın titreşen telefonunu duyuyorum kendi odamdan. geçen tvyi bakın kapatmadım sesini kıstım ki ne kavga ediyorlar dinleyeyim :/

çok zor alışıorsun zamanla ama hiç hoş değil cidden :/

Kucukken sadece 2 ay falan anne sutu ictim, sigara iciyorum 3 yil civari, dislerimi fircalarim o ayri, ama dislerim icmeyen cok kisiye gore gayet saglikli. Cok kucukken yapilan bir iki dolgu var o kadar. Dolayisiyla 'bence' bag gecersiz.

bence gebelikte basliyor gelismeye onlar...

Ben emmedim gayet sağlam, kardeşim emdi 2-3 kanalı var daha lise çağında.

sadece 15 gün anne sütü emebilmişim, çünkü annemin sütü ağır gelmiş.
milupa çocuğuyum, dişlerime iyi bakarım ve çok sağlıklılar.

annemi bir kere bile emmemisim. dişlerim bir hayli sağlıklı. hiç çürüğüm olmadı şimdiye dek.

Curuk 4 ana degiskene bagli
1. Disin yapisi 2. Zaman 3. Seker 4. Bakteri plagi
Disin yapisi konusu direkt anne sutuyle baglamak biraz zor. Genetik olarak gecen birsuru faktor var (derin fissur, tukuruk tamponlama kapasitesi, caprasiklik etkenleri vb vb)
Bunlarin yannda besin alim.sikligi ve cesitleri de cok etkili.
Yani kisacasi disteki mineralizasyon anne sutu alinca iyi oluor die bisi yok ve zaten bir suru etken var.

2 yaş civarına kadar anne sütü almışım. Hayatım boyunca hiç diş ağrısı çekmedim. Çürük-dolgu vs gibi bir derdim hiç olmadı. Sağlıksız beslenip, sigara-kahveyle yaşıyorum. Genetiğin de yardımıyla şu zamana kadar hiç sorun çıkarmadılar bana sağolsunlar.

ilk defa gördüm. bence de "o kadar" güzelmiş.

başarılı bi abla, ama neden meşhur olduğunu anlayamadım. güzel olduğu için mi?

Makyajlıyken ortalama makyajsızken ortalama üstü bir güzelliği var.

Allah var güzel kız fakat dediğinize katılıyorum.

Normal zamanlarda "güzel" diyebileceğimiz herhangi bir kızımıza bu arkadaş gibi maddiyat ve de profesyonel çekim imkanı versek aynı instagram profili ortaya çıkar.

Fotoğrafların öyle telefonla çekilip spontane instagrama atılmış bir halleri yok. Düşünülmüş ve epey emek harcanmış bir profil var burda.

evet, hoş biriymiş. ama hesabında gördüğüm kadarıyla aşırı yapmacık duruyor hal ve hareketleri.

yüzü hala çocuksu duruyor kadınsı bir tarafı yok 28 yaşındaymış
bir de yüz şekli çok güzel değil yani bunun gibi çok vardır hatta daha güzel dışarı çıksan bulursun

AT ağızlı.

sıradan bi kız bence

İq'su 160 diye okumuştum, belki zekası sayesinde ünlü kalmayı başarmıştır

7,5/10

İçten gülen herkes güzeldir. Simetrik ise, düzgünlugu bozacak bişi yok ise daha da güzeldir